Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu (SEDDK) Başkanı Mehmet Akif Eroğlu, sigorta acentelerinin çok önemli bir misyonu olduğunu açıkladı. Eroğlu, İstanbul Ticaret Odası (İTO) Sigortacılık Meslek Komitesi’nin Cemile Sultan Kasrı’nda düzenlediği Sigorta Haftası Kutlama kokteylinde yaptığı açıklamada “Bizim hızlı bir şekilde el-ele, sırt-sırta verip, operasyonel sorunlarımızı çözüp, ülkemizin insanına dokunup, sigortalılık oranını arttırmamız ve ülkemize milletimize destek olmak için çalışmamız lazım” dedi.

Eroğlu’nun konuşmasında en dikkat çekici cümleler ise sigorta acentelerine yüklediği misyonla ilgili… “SEDDK olarak bizim nezdimizde acente kardeşimizin yeri çok başka. Biz sizi Türkiye’nin beka problemini çözecek ordu olarak görüyoruz. O yüzden sorunlarınızı çok önemsiyoruz ve yetkinliklerinizi arttırmaya çalışıyoruz. O yüzden trafik platformu için kafa yorduk. İstedik ki acentelerimiz trafik poliçeleriyle uğraşmasın. Enerjimizi benim vatandaşımıza anlatsın, KOBİ’ye gitsin anlatsın. Bu memleket meselesi. Enerjinizi bunlara harcayın” diye konuşan Eroğlu’nun açıklamlarının  tamamı şöyle:

ENVAİ ÇEŞİT RİSK VAR

“Ben 13 yıldır bu sektördeyim. Siyasetin, hükümetin, politikacıların sigortayı bu kadar çok sahiplendiği ve sigortanın bu kadar konuşulduğuna ilk defa şahit oldum. Bu bizim açımızdan önemli bir gelişme. Çünkü sigortacılık, farkındalık noktasında ileri bir noktaya gitti. Sanırım bunda yakın zamanda yaşanan depremler ve iklim değişikliğinin artık teoriden pratiğe dönüştüğünü görüyoruz. Umman’dan Yunanistan’a kadar ve Türkiye’nin her yerinde seller, afetler oluyor. Artık bu bilim adamlarının söylediği gibi, teori değil her gün televizyonlardan tanık olduğumuz bir realite. Nüfusun yaşlanmasından doğan riskler, teknolojik değişimden doğan siber riskler. Uçtan uça envai çeşit risklerin olduğu ve risklerin çeşitlendiği bir çağda ve derinleştiği bir çağda ve ekonomik olarak hükümetleri tehdit ettiği bir çağda yaşıyoruz. Tüm bunlar sigortacılık için bir farkındalık oluşturuyor.”

UNUTMALALIM

“Biz son iki gündür teminat açığını ve tehditleri konuştuk. Maraş depremini konuştuk ve en önemlisi yakın zamanda beklenen İstanbul depremini konuştuk. Benim bu noktada gördüğüm en önemli konu, depreme hazırlık noktasında kentsel dönüşüm işinin finansal boyutunun konuşulması. En önemli konu iki tane. Biri sigortalılık oranının Türkiye’de düşük olması. Bu bizim için, bizim ülkemiz için ekstra bir risk oluşturuyor. İkincisi ise bunları unutmamız ihtimali. Biz toplum olarak çok unutuyoruz. Özellikle bu unutma meselesini çözmemiz lazım ve bu konuyu süreli gündemde tutmamız lazım ki hazır olalım, farkında olalım ve önlem alalım.”

BENZER TABLO İLE KARŞILAŞMAYALIM

“1923 Erzincan depremi olduktan sonraki TBMM tutanaklarıyla 1999 İzmit depreminden sonraki TBMM tutanaklarını, 99 depreminden sonraki Hürriyet Gazetesi’ni yan yana koymuştum. Sadece Osmanlıca kelimeler Türkçeye dönüşmüş, cümleler bile aynı. Aradan 80 yıl geçmiş, hiç ders almamışız. Ahlar-vahlar, 3 ay sonrasında unutuyoruz ve hayata devam ediyoruz. Şimdi Maraş depremi oldu ve İstanbul depremi konuşuluyor. Gene benzer bir tablo ile karşılaşmayalım. Bu konuyu hep gündemde tutalım, unutmayalım, unutturmayalım. En büyük riski ben bu olarak görüyorum. Neden önemli? Şimdi Maraş depreminde 100 milyar dolar zarar var. Fakat şurası önemli Antep ve Adana az hasar gördü. Yani asıl ticaretin, sanayinin olduğu yer az hasar gördü. Buna rağmen 100 milyar dolar.”

“Düşünün ki Türkiye’de ihracatın kalbi, KOBİ’lerin merkezi herhalde İstanbul’un gayri safi milli hasılası bir Yunanistan kadar var. Allah korusun demiyorum, Allah geçinden versin. Çünkü bilim adamları söylüyor, yani bu işler maşallah inşallah ile olmuyor. Sadece şu an dualarımız, ne kadar geç olursa diye. Ne kadar geç olursa o kadar iyi. Ama bu İstanbul depremi olduğunda bizim konuşacağımız rakam 100 milyar dolar falan olamaz. İstanbul Türkiye’nin her yerine yetişiyor. Bu İstanbul’a kim yetişecek? Buranın ekonomisine kim yetişecek. Bizim sigorta şirketleri ile beraber, devletimize ve milletimize yardımcı olmak için sigortalılık oranlarımızı arttırmamız lazım. Bu bir milli seferberlik, bu bir beka meselesi. Bu milletin işgalinden daha beter bir şey gibi bu.”

BEN NE ALIYORUM DİYE SORGULAYIN!

“Ekonomik olarak çöktüğün zaman her türlü riske tehdide açık kalırsınız. Kaldı ki beşeri sermayeyi de kaybediyorsunuz. O zaman bu durum böyle iken bir matematik yapalım. Yanlışım varsa söyleyin. Türkiye’nin konut stoğu 24 milyon, yani DASK kapsamlı. Yaklaşık 12 milyon DASK poliçemiz var. Yani yüzde 50 bir penetrasyon var. Bu yüzde 50’lik DASK poliçelerinin yenileme oranı yüzde 56. Yaptıranların sadece yüzde 56’sı yenileniyor. Bunların yüzde 30’u konut sigortasından kaynaklanıyor. Yani kredi bağlantılı. İsteyerek almıyor, bankaya gidiyor mecburen alıyor. Özetle DASK poliçesi olanların yüzde 25’i gerçekten yeniliyor. Toplam konsültasyona vurduğunuzda bu yüzde 12.5’e tekabül ediyor. Yani bizim 24 milyon konut sahibinden sadece yüzde 12’si gidip gerçekten bir konut poliçesi almak istiyor. Tablo bu. Fiyatlar da ortada… Üç bin lira teminat. Onu da alırken 50 metre kare 40 metre kare. İş adamı poliçe yaptırırken aman metrekaresi şöyle olsun. İş adamlarına şöyle seslendim. Bir arabanın standart fiyatı var, aksesuar eklediğinde fiyatı artıyor. Ey iş adamı en ucuzu olsun, en ucuz poliçeyi getir bana, fiyata bak, teminata bak. Araba mı alıyorsun ne alıyorsun? Dolu paket mi, boş mu?  Mutlaka dedim bir acenteden, bir brokerdan, bir sigortacıdan danışmanlık alın. Bu sizin uzmanlık alanınız değil. Ben ne alıyorum diye bir sorgulayın.”

SİZLERE GÖZÜMÜZ GİBİ BAKMALIYIZ

“Özetle Maraş depremi bize çok şey öğretti. Zaten biliyorduk da yaşadık. Bilmeyenlere göstermek için de önemli bir mazeret sundu bize. Başta politikacılarımız olmak üzere. Bizim bir dakika bile kaybetmeden İstanbul depremi gelmeden, acilen fon biriktirmeye, sigortalılık oranını arttırmaya ihtiyacımız var. Aslında bizim uzun lafın kısası size ihtiyacımız var. 17-18 bin acente ordumuz bizim vatandaşımıza, bizim reel sektörümüze dokunmazsa biz çok net, ülke olarak çok net, 50 yıl geri gideriz. Bu beka meselesi.  Sizlere çok büyük sorumlulukla düşüyor. Biz bugünden yarına hadi 17 bin acente satışı çıkaramayız. Bu bir birikim meselesi, bu bir emek meselesi, bu bir sahiplenme meselesi. O yüzden gittiğim her yerde alkışlıyorum ve alkışlatıyorum sizleri. Sizlere gözümüz gibi bakmalıyız sorunlarınızı gidermeliyiz. Benim vatandaşımla kim ilgilenecek sahada, kim emek veriyor, kim dokunuyor, kim anlatıyor? Ben acenteye tabii ki gözüm gibi bakacağım.”

SİGORTA ŞİRKETİ İLE ACENTELER ETLE-TIRNAK

“Sigorta şirketleri ile acenteler etle-tırnak gibi birbirinden ayrılabilir mi? Ne sigorta şirketi olmadan devam edilebilir, ne acente olmadan. Teknik konulardan sıkıntılar gerçekleşebilir, ayrımalar olabilir… Oturur, konuşur çözeriz. Yeterli mi, değil… Sizi daha kaliteli hale getirmeye çalışıyoruz. Çünkü size çok önemli bir misyon verdik. SEDDK olarak bizim nezdimizde acente kardeşimizin yeri çok başka. Biz sizi Türkiye’nin beka problemini çözecek ordu olarak görüyoruz. O yüzden sorunlarınızı çok önemsiyoruz ve yetkinliklerinizi arttırmaya çalışıyoruz. O yüzden trafik platformu için kafa yorduk. İstedik ki acentelerimiz trafik poliçeleriyle uğraşmasın. Enerjimizi benim vatandaşımıza anlatsın, KOBİ’ye gitsin anlatsın. Bu memleket meselesi. Enerjinizi bunlara harcayın.”

YÜKÜMÜZ AĞIR MİSYONUMUZ BÜYÜK

EY Türkiye yeni şirket ortaklarıyla büyüyor EY Türkiye yeni şirket ortaklarıyla büyüyor

“Özetle sigorta haftası buna vesile olsun. Bizim hızlı bir şekilde el-ele, sırt-sırta verip, operasyonel sorunlarımızı çözüp, ülkemizin insanına dokunup, sigortalılık oranını arttırmamız ve ülkemize milletimize destek olmak için çalışmamız lazım. Ben bu yolda hepinize başarılar diliyorum. Hepimize Allah güç kuvvet versin. Yükümüz ağır, misyonumuz büyük. Sorumluluklarımız fazla. Bunun bilincinde olalım. Unutmayalım unutturmayalım. Sigorta haftası size sınır olmasın. Allah’ın izni ile bu ülkeyi en sağlam şekilde, tüm felaketlere hazırlayalım.”

Haberin videosunu izlemek için lütfen tıklayınız.

Editör: Yaren Akkuş