Dünya genelinde en yüksek risk sıralamasında iklim değişikliği ilk sırada yer alırken, deniz sigortalarında ise durum savaşların getirdiği risklere kayıyor. Dünya deniz sigortacılığının geçmişte ağırlıklı olarak deniz rizikoları ve doğa kaynaklı hasarlara odaklandığını belirten Türk P&I Sigorta Genel Müdürü Ufuk Teker, “Bundan 3-5 yıl önce bu ölçekte bir jeopolitik belirsizlik gündemimizde yoktu. Bugün gelinen noktada deniz sigortacılarının en büyük riski, çevresel faktörlerin dahi üzerine çıkan jeopolitik belirsizliktir” dedi.

KIZILDENİZ VE SÜVEYŞ’TE TİCARET SERT DARBE ALDI

Son 2-3 yıllık süreçte yalnızca Ukrayna-Rusya savaşının değil, İsrail-Gazze krizi ve Aden Körfezi’nde Yemenli Husilerin ticari gemilere yönelik füze ve drone saldırılarının da küresel ticareti derinden etkilediğine dikkat çeken Teker, bu gelişmelerin deniz taşımacılığında büyük bir belirsizlik yarattığını vurguladı.

Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı kullanımının yaklaşık yüzde 60 oranında düştüğünü ifade eden Teker, bunun onlarca milyar dolarlık ekonomik etki oluşturduğunu kaydetti.

“DETENTİON” MİLYARLARCA DOLARLIK HASAR YARATTI

Ukrayna-Rusya savaşıyla birlikte çok sayıda geminin limanlarda hareketsiz kaldığını hatırlatan Teker, bu duruma denizcilik ve sigortacılıkta “Detention” adı verildiğini belirtti. Gemilerin sefer yapamaz hale gelmesinin sigorta sektörü açısından milyarlarca dolarlık ek maliyet doğurduğunu söyledi.

Son dönemde ise insansız deniz araçları, hava yoluyla kullanılan drone’lar ve füzelerin ticari filolara yönelik saldırılarının yeni ve çok daha karmaşık bir risk alanı yarattığını dile getirdi.

HARP RİZİKOLARI AYRI BİR TEMİNAT ALANI

Deniz sigortacılığının temel olarak gövde sigortaları ve sorumluluk (P&I) sigortaları olmak üzere iki ana başlıkta değerlendirildiğini aktaran Teker, harp rizikolarının ise tamamen ayrı bir kategori olduğunu vurguladı.

Armatörlerin, gövde sigortalarının yanında yıllık harp ve grev sigortaları satın aldığını belirten Teker, politik olarak dengesiz bölgelerin Londra’daki Harp Komitesi tarafından belirlendiğini ve bu bölgelere yapılan seferler için 7 veya 14 günlük ek teminatlar alındığını ifade etti.

Karadeniz’in, Türkiye’nin karasularını kapsayan bölümü itibarıyla harp grev bölgesi olmadığını da özellikle vurguladı.

“RİSKLER DAHA KARMAŞIK HALE GELDİ”

P&I sigortacılarının normal şartlarda harp rizikolarını teminat altına almadığını, bu risklerin ancak ek teminatlarla karşılanabildiğini belirten Ufuk Teker, gövde sigortacıları için de harp sigortasının ayrıca satın alınması gerektiğini söyledi.

Başıboş mayınlar, füze saldırıları ve savaş kaynaklı hasarların sefer süresince ek teminatlarla güvence altına alınabildiğini kaydeden Teker, “Ancak bugün gelinen noktada riskler çok daha komplike bir yapıya bürünmüş durumda” diyerek deniz sigortacılığında yeni bir döneme girildiğine dikkat çekti.