Otomobil almak isteyenlerin akıllarında hep “Ne zaman alsam daha kârlı olurum?” sorusu vardır. Sigortamnews olarak biz de bu soruyu uzmanlarına sorduk. İşte aldığımız cevaplar:

RS HOLDİNG YÖNETİM KURULU ÜYESİ VE CMO’SU DR. NAİM ÇETİNTÜRK: HEM SIFIR HEM DE İKİNCİ EL PAZARINDA 2026 YILINDA DAHA KUVVETLİ BİR DİNAMİZMİN YAŞANACAK

Kasım ayı içerisinde 133 Bin civarı satış hem toplam adet olarak hem de binek otomobil sayısı açısından devam eden güçlü bir talebi bize işaret ediyor. Ancak burada geçtiğimiz yıllara da baktığımızda kasım ve aralık aylarında genellikle yılın en yüksek satış seviyelerinin gerçekleştiğini de unutmamak gerekiyor. Satış artışlarına özellikle kasım ayı içerisinde gerçekleştirilen ciddi kampanyalar ve fiyat indirimleri önemli ölçüde katkı sağlamakta. Bu nedenle geride bıraktığımız ay gerçekleşen bu satış rakamı çok da sürpriz veya beklenmedik bir seviye olarak değerlendirilmemeli. Çünkü artık yıl içerisinde otomotiv pazarında aylık olarak 100 binler civarında bir seviye görüyoruz. Bu da bize Türkiye otomotiv piyasasında belirli bir satış bareminin standartlaştığını gösteriyor. Sürdürülebilirlik açısından bakarsak pazar dinamikleri ve artan nüfus seviyeleri ile ilgili olarak talebin önümüzdeki süreçte de belirli bir seviyede devam etmesi gayet olası.

Dolayısıyla önümüzdeki süreçte de yani 2026 yılında 2025 yılındaki bu seviyeleri ve hatta daha üzeri bir satış beklemek mümkün görünüyor.

10 yıl içerisinde gerçekleşen Kasım ayı artışı, yalnızca belirli bir yılın ekonomik koşullarından kaynaklanan geçici bir hareketliliği değil, daha yapısal ve derinleşen bir talep dinamiğini ortaya koydu. Otomobil ve hafif ticari araç pazarında kalıcı bir talep güçlenmesi olduğu net biçimde görülüyor. Son on yılın ortalamasının bu denli üzerinde gerçekleşen satışlar, Türkiye’de araç sahibi olma isteğinin ekonomik dalgalanmalara rağmen yüksek oranlarda olduğunu gösteriyor. Son 2-3 yıldır kampanyaların da etkisiyle satışlarda gözle görünür bir artış söz konusu. Ayrıca kullanıcıların hem ihtiyaç hem de yaşam tarzı odaklı araç tercihleri talebi genişleten bir etki yaratıyor.

İkinci olarak, satışların ortalamanın çok üzerinde seyretmesi, segment çeşitliliğinin pazar büyümesini desteklediğini gösteriyor. Özellikle SUV modellerine artan ilgi, elektrikli araçlara yönelik merak, ticari araç segmentinin güçlenmesi ve markaların Türkiye pazarına sunduğu yeni modeller, tüketicinin seçeneklerini artırarak talebi daha geniş bir tabana yayıyor. Bu durum, Türkiye’nin otomotiv tüketim alışkanlıklarının hızla dönüştüğünü ve global trendlerle daha yakından paralel hale geldiğini gösteriyor. Ayrıca pandemi sürecinden bu yana özellikle e-ticaret sektöründe yaşanan büyüme ve e-ticarette kullanılan araçlara olan ihtiyacın giderek artması bu endüstride kullanılan hafif ticari araçlara talebini arttırdı. Bunu da önemli bir faktör olarak değerlendirebiliriz.

Renault, Fiat ve Toyota gibi markaların tüketici tarafından tercih edilmesinin sebepleri arasında Türkiye’de üretim yapıyor olmaları önemli bir faktör. Bunun yanında Türk tüketicisinin tercih etme nedenleri arasında fiyat, erişebilirlik, satış sonrası hizmetler ile yedek parçaya kolay erişim avantajını sayabiliriz. Bir de ekonomi yönetimi tarafından Türkiye’de üretilen yerli otomobillerin başta ÖTV olmak üzere vergi politikaları açısından belli dönemlerde destekleniyor olması buradaki satış seviyelerinin artışının arkasında önemli bir parametre olarak karşımıza çıkıyor.

Ayrıca fiyat seviyelerine baktığımızda da pazarda en çok satışı gerçekleşen bu markaların tüketicilere erişilebilir, çok daha uygun fiyatlı otomobiller sunduğunu söylemek mümkün. Örneğin Fiat’ın Egea giriş modelini 1 milyonun altında (999 bin tl gibi) sunması, tüketicilerin sıfır km araç almasını ciddi anlamda destekliyor. Kasım ayında Toyota’nın Corolla modeli için 200 bin TL’yi aşan indirimler sunmuş olması aracın satışlarının yüksek seyretmesi unsurlarından bir tanesi.

Türk tüketicisinin Renault, Fiat ve Toyota’ya olan ilgisi fiyat erişilebilirliği, yedek parça kolaylığı ve servis yaygınlığı gibi geleneksel kriterlere değer verdiğini gösteriyor. Fakat pazar artık sadece bu üç markanın etrafında şekillenmiyor. Son dönemde Peugeot 2008, Citroen C4X, Volkswagen T-Roc gibi kompakt SUV ve crossover modellerinin yükselişi dikkat çekiyor. Ayrıca elektrikli ve hibrit segmentinde Togg T10X ile BYD Seal U’nun hızla listelerde yukarı tırmanması, Türkiye’de yeni teknolojilere yönelik ilginin güçlendiğini ortaya koyuyor.

Bu çeşitlilik, tüketicinin marka sadakatinden çok kullanım amacına, segment beklentisine ve teknolojik donanımlara yöneldiğini gösteren önemli bir sinyal. Fiyat–performans açısından değerlendirildiğinde ise Togg T10X yerli avantajı ve elektrikli altyapısıyla güçlü bir alternatif sunuyor. BYD Seal U, modern teknolojisi ve rekabetçi fiyatıyla segmentinde öne çıkıyor.

Elektrikli araç tarafında satışlardaki hızlı artış, tüketicinin elektrikli araçlara güveninin yükseldiğini; fiyat, menzil ve teknoloji dengesinin daha cazip hale geldiğini ortaya koyuyor. Yerli üretici Togg’un güçlü varlığı ise pazarın yalnızca ithal markalarla değil, yerli üretimle de büyüdüğünü kanıtlıyor. Bu büyüme, Türkiye’de özellikle genç ve teknolojiye meraklı kullanıcı kitlesinin akıllı sürüş özellikleri, gelişmiş güvenlik teknolojileri ve bağlantılı araç sistemlerine duyduğu ilgiden de besleniyor.

Elektrikli araçlarda sunulan kredi ve kampanya imkanları bu talebi daha da hızlandırıyor. Togg’un sıfır faizli kredi seçenekleri ve uzun vadeli ödeme planları yerli EV tercihlerini artıyor. Böylece elektrikli araçlar yalnızca teknolojik avantajlarıyla değil, finansal erişilebilirliğiyle de öne çıkarak Türkiye’de EV pazarının sürdürülebilir biçimde büyümesine güçlü bir zemin hazırlıyor.

Yeni araç satışlarının kırdığı rekor ikinci el piyasasına hareketlilik anlamında olumlu yansıyor. Çünkü yeni araç satın almak isteyen birçok kullanıcı elindeki aracını da elden çıkarmak istiyor. Bu değişim doğal olarak ikinci el pazarına da bir dinamizm getirmekte. Tek başına ikinci el pazarındaki hareketliliği bununla anlatmak elbette yeterli değil. Yine sıfır km araçlardaki kampanyalar uygun fiyatlı sunulan seçenekler zaman zaman tutarı belirli bir sınırda da olsa sıfır faizli ya da düşük faizli kredi kampanyaları ikinci el pazarındaki fiyatların da özellikle sıfır km araçların ikinci el versiyonlarında daha dengeli ve makul gitmesini sağlıyor. Bu durumun ikinci el pazarının daha hızlı olmasını sağladığını da söylemek mümkün.

Çünkü araç sahipleri otomobillerini satarken fiyat belirleme aşamasında araçlarının genelde sıfır km fiyatlarına bakarak bir fiyat belirleme gayreti içerisinde. Dolayısıyla sıfır araçlardaki kampanyalar, ilana konulan ikinci ellere bu anlamda olumlu etki ediyor. İkinci eldeki seçeneklerin daha ekonomik ve erişilebilir olması tüketiciyi ikinci el alımına teşvik ediyor. Yine de ikinci el pazarının durgun olmasına yönelik yorumların genelde piyasa gerçeğinin daha doğrusu piyasanın olması gereken seviyesinden fazla fiyat ile ilana konulan araçlardan kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Çünkü, değerinde fiyatla ilana konulan araçların hızlı sürelerde satışının gerçekleştiğini görmekteyiz.

Geriye dönük rakamlara baktığımızda aralık ayı her yıl sıfır km araç satışlarının en yüksek gerçekleştiği ay olarak karşımıza çıkıyor. Kişisel olarak 2025 yılının aralık ayında ben bu beklentiyi koruyorum. 2025’i de yine geçtiğimiz yılın üzerinde bir seviye ile yani rekor bir satışla kapatmış olacağız. Tabi bu durum 2026 yılı için otomotiv piyasasında ciddi bir beklentiyi ve rekabeti yanında getirecek. 2026 yılında piyasanın çok daha hızlı satış getirmesi için markaların daha iyi kampanyalar yaparak daha rekabetçi fiyatlar ve değişen modellerle tüketicinin beğenisini kazanması gerekecek. İkinci el pazarında ise hareketliliğin süreceğini düşünüyorum.

Özellikle döviz fiyatları, otomotiv piyasasındaki genel fiyatları etkilemesi açısından son derece belirleyici bir faktör. Son dönemde baktığımızda dövizin daha stabil şekilde kontrollü ilerlediğini görüyorum. Dolayısıyla burada herhangi bir volatilite olmaması piyasadaki anomalilerin önüne geçiyor. Bununla birlikte enflasyondaki geri çekilme ve önümüzdeki süreçte muhtemelen krediye daha kolay erişim sağlanması hem sıfır hem de ikinci el pazarında otomobil piyasasını iyi bir noktaya taşıyacak.

Altın fiyatlarının hızlı bir şekilde artmış olması, bir diğer faktör. Bu, bir anlamda yatırımcılara otomobil almak yerine parasını altında değerlendirmesi şeklinde bir seçenek sunmakta. Altın fiyatlarının bu şekilde yüksek seyretmeye devam etmesi otomobil piyasasına olumsuz etki edecek bir unsur olarak görünüyor. Ancak bunun dışındaki bütün parametreler Türkiye pazarı için hem sıfır hem de ikinci el pazarında 2026 yılında daha kuvvetli bir dinamizmin yaşanacağını bize hissettiriyor.

OTOMERKEZI.NET CEO’SU ALI KARAKAŞ: SIFIRDA MAKUL ARTIŞ, İKİNCİ ELDE REEL GEVŞEME DÖNEMİ

Kasım ayında 132 bin 984 adetlik satış ve yüzde 9,82’lik büyüme; talebin hâlâ canlı, ama 2023’teki aşırı hararetli dönemden daha dengeli bir noktada olduğumuzu gösteriyor. Enflasyonun düşme eğilimi, kredi koşullarının yumuşaması ve konut maliyetlerinin yüksek seyri, otomobile olan talebi güçlü tutuyor. Bu artışın sürdürülebilirliği; enflasyonun seyrine, krediye erişime ve ÖTV tarafında sert adımların gelip gelmeyeceğine bağlı. 2026’da 1.3–1.4 milyon adetlik bir pazar gerçekçi görünüyor.

Diğer yandan yıllık bazdaki kasım ayı artışı, Türkiye otomotiv pazarının artık yapısal bir büyüme dönemine girdiğini gösteriyor. Genç nüfus, şehirleşme, otomobilin bir yaşam standardı ve tasarruf aracı olarak görülmesi, bu büyümeyi kalıcı hale getiriyor. Önümüzdeki yıllarda 1.2–1.5 milyon adetlik bir pazar Türkiye için güçlü bir ihtimal.

Türkiye’de elektrikli araç pazarı artık niş olmaktan çıktı, ana akım hale geldi. EV satışları toplam pazarın yaklaşık yüzde 17’sine ulaşmış durumda. Tesla’nın vergi avantajlı modeli, BYD’nin agresif fiyatlama politikası ve Togg’un yerli marka gücü, rekabeti yukarı taşıyor. Önümüzdeki dönemde EV penetrasyonunun yüzde 20–25 bandına çıkması beklenebilir.

Sıfır satışlar artınca, ikinci elde takas araç havuzu genişliyor. Bu da fiyatları etiket olarak değil ama pazarlık payı olarak yumuşatıyor. İhtiyaç için araç alacaksanız bugün doğru dönem. Seçenek bol, satıcı daha esnek. Ancak yatırım amacıyla kısa vadede kazanç bekleyenler için piyasa eski cazibesinde değil. Kâr artık “doğru fiyata doğru araç” ile sınırlı. Aralık ayı her zaman hareketlidir. Kampanyalar, filo teslimleri ve yıl sonu hedefleri nedeniyle 130–150 bin adet bandı mümkün görünüyor. Yıl toplamının 1.25-1.30 milyon aralığında kapanması yüksek olasılık. Bu da sağlıklı bir pazar fotoğrafı sunuyor.

2026’da 1.3–1.4 milyon adetlik bir pazar potansiyeli var. Enflasyon tek haneye kalıcı olarak gerilemediği sürece fiyatların nominal olarak düşmesi beklenmez. Ancak 2023–2024’teki sert artışlar yerine, daha öngörülebilir ve kademeli artışlar bekleniyor. İkinci elde ise arz genişlemesi nedeniyle reel anlamda fiyatların yatay veya aşağı yönlü olması beklenir. Özetle: Sıfırda makul artış, ikinci elde reel gevşeme dönemi bizi bekliyor.

LENACARS GENEL MÜDÜRÜ SELÇUK NAZİK: SIFIR ARAÇTA ÜRETİM VE LOJİSTİK MALİYETLERİ, İKİNCİ ELDE İSE FİNANSMANA ERİŞİMİN BELİRLEYİCİ OLACAK

Kasım ayında gördüğümüz artış, birkaç özel faktörün üst üste gelmesinin sonucu. Öncelikle enflasyon hâlâ yüksek seyrettiği için, özellikle filo tarafında KDV ve vergi koşulları nedeniyle alıma dönük ciddi bir motivasyon oluştu. Buna bir de Serbest Ticaret Anlaşması (STA) dışındaki bölgelerden gelen araçlara uygulanacak yeni vergiler eklenince, birçok alıcı bu düzenlemeler devreye girmeden önce satın alma kararını öne çekti. Ayrıca ekim ayında tedarik sıkıntıları nedeniyle yetişmeyen teslimatların kasıma sarkması, kasım satış adetlerini yukarı taşıyan bir diğer önemli unsur oldu. Yani kasımda gördüğümüz tempo, sadece yeni siparişlerden değil, ertelenmiş teslimatlardan da beslendi. Büyük resme baktığımızda ise Türkiye’de araç sahipliği hâlâ Avrupa ortalamalarının oldukça gerisinde. Avrupa’da neredeyse iki kişiye bir otomobil düşerken, Türkiye’de bu oran yaklaşık altı kişiye bir otomobil seviyesinde. Dolayısıyla satışlardaki yükselişi, bir anlamda bu “açığın kapanma süreci” olarak da okumak gerekiyor.

Buna rağmen, yıllık 1 milyon adetin üzerindeki satış rakamları sektör için umut verici. Çok olağandışı bir gelişme yaşanmadığı sürece pazarın yeniden 1 milyonun altına düşmesini beklemiyorum. Artış hızı ise daha “normal” bir seyre evrilecektir; yani bundan sonra geçmişteki gibi ani sıçramaları sık görmeyiz. Test edeceğimiz bir sonraki kritik eşik, yıllık 1.5 milyon adet binek + hafif ticari araç satışı olacaktır.

Bu büyümenin altındaki önemli itici güçlerden biri de elektrikli araç (EV) satışlarındaki artış. Geçtiğimiz yıl yüzde 10’ları bulmakta zorlanan elektrikli araç pazar payı, bu yıl yüzde 20’lere doğru ilerliyor. Yani iç pazardaki büyüme, aynı zamanda teknolojik dönüşümle birlikte yaşanıyor.

Türkiye’de bu yıl Ocak-Kasım döneminde 166 bin 665 adet elektrikli araç (EV) satıldı. Geçen yıl aynı dönemde bu rakam 83 bin 298 adetti. Yani Türkiye, EV satışlarında yüzde 100’lük bir büyüme yakaladı. Bu oran, Türkiye’yi küresel ölçekte elektrikli araç satışlarını en çok artıran ülke konumuna taşıdı; bu, gerçekten çok önemli bir başarı. Dahası, bu büyüme, vergilerdeki artışa rağmen yakalandı. Dünya ortalamasında büyüme yüzde 30’lar civarındayken, Türkiye’de yüzde 100’lük artıştan bahsediyoruz. Eğer yıl içinde elektrikli araçlardaki ÖTV düzenlemesi yapılmamış olsaydı, bu büyümenin yüzde 120’ler seviyesinde gerçekleşmesi işten bile değildi. Vergi artışları, pazarın büyüme hızını bir miktar yavaşlatan bir faktör oldu.

Önümüzdeki yıllarda elektrikli araç satışlarının artmaya devam edeceğini, fakat ölçek büyüdükçe artış hızının doğal olarak yavaşlayacağını öngörüyorum. Şu anda yaklaşık yüzde 18 seviyesinde olan EV pazar payının, gelecek yıl yüzde 25’lere ulaşmasını bekliyorum. Yani Türkiye’de satılan her dört otomobilden birinin yüzde 100 elektrikli olacağı bir döneme giriyoruz.

Bugün itibarıyla dizel otomobillerin payı yüzde 7.4’e, benzinli otomobillerin payı ise yüzde 47.2 seviyelerine gerilemiş durumda. Hibrit otomobillerin pazar payı ise yüzde 26.9. Önümüzdeki üç yıl içinde toplu taşıma ve ticari araçların da elektrikli veya hibrit teknolojilere daha hızlı dönüşmesiyle birlikte, dizel otomobillerin artık üretilmeyeceği; benzinli otomobillerin pazar payının ise yüzde 10’lara kadar gerileyeceğini öngörüyorum.

Dönem (2025)

Otomobil (Adet)

Hafif Ticari* (Adet)

TOPLAM (Oto+H.Ticari)

Aylık Değişim

EKİM

667.233

~161.901

829.134

🔻 %1.9

EYLÜL

680.336

~165.238

845.574

🚀 Zirve

AĞUSTOS

~660.000

~160.000

~820.000

➖ Yatay

OCAK-EKİM

~6.18 Milyon

~1.51 Milyon

~7.69 Milyon

*Hafif Ticari Verisi: TÜİK verilerindeki "Kamyonet" (%14,9) ve "Minibüs" (%1,6) kalemlerinin toplamıdır.

2025 yılına baktığımızda, ikinci el pazarında ilginç bir resim ortaya çıkıyor:

• Ekim 2025’te yaklaşık 667.233 adet otomobil, yaklaşık 161.901 adet hafif ticari (kamyonet + minibüs) satışıyla toplamda 829.134 adetlik bir pazar var; eylüle göre yaklaşık yüzde 1,9’luk bir düşüş söz konusu.

• Eylül 2025, yaklaşık 680.336 otomobil ve 165.238 hafif ticariyle toplam 845.574 adetle zirve ayı olmuş durumda.

• Ağustos 2025 civarında ise 660 bin otomobil, 160 bin hafif ticari ile toplam yaklaşık 820 bin adetlik, nispeten yatay bir seyir görüyoruz.

• Ocak–Ekim 2025 döneminde biriken satışlara baktığımızda, yaklaşık 6,18 milyon otomobil ve 1,51 milyon hafif ticariyle toplamda 7,69 milyon adetlik bir ikinci el pazarı görüyoruz. Burada hafif ticari verisi, TÜİK’teki “Kamyonet” (%14,9) ve “Minibüs” (%1,6) kalemlerinin toplamından oluşuyor.

Bu veriler bize şunu gösteriyor: Pazar aslında daralmadı, sadece yön değiştirdi. Online ilan sitelerinde fiyatlar düşüyor gibi görünse de noterdeki işlem sayısı – yani gerçek satış hacmi – 2024’e göre daha yüksek. Araçlar satılıyor ama daha düşük kâr marjlarıyla ve daha hızlı el değiştiriyor.

“Gerçek” satışın liderliğine baktığımızda, ilanlarda en çok Volkswagen Passat görünebilir; ancak noterde en çok imzası atılan, yani devri yapılan markalar açık ara Renault ve Fiat. Bu iki marka, toplam noter işlemlerinin yaklaşık yüzde 25–30’unu oluşturuyor. Filolarda bu markaların çok tercih edilmesi ve filoların bu yıl de-fleet (araç çıkarma) rakamlarının yükselmesi bu tabloyu açıklayan önemli bir faktör.

Sıfır araç kampanyalarının ikinci el pazarına etkisine baktığımızda, eylülden ekime geçerken noter devri olarak 16.440 adetlik net bir kayıp var. Yani eylülde 845 bin kişi noterden ikinci el araç alırken, ekimde bu kişilerin yaklaşık 16 bini ikinci el yerine sıfır araç bayilerine gitmeyi tercih etmiş.

Hafif ticari (özellikle kamyonet) pazarı ise çok daha stabil. Otomobil satışları kampanyalardan ve kredi koşullarından hızlı etkilenirken, ticari araç devirleri esnaf ve KOBİ ihtiyacına bağlı olduğu için her ay 160.000 bandında nispeten sabit kalıyor.

Motosiklet ve traktörü dışarıda bırakırsak, 2025 yılını büyük olasılıkla şu rakamlarla kapatacağız:

• Otomobil: 7.4-7.5 milyon adet

• Hafif ticari: 1.8 milyon adet

• Toplam net pazar: yaklaşık 9.2-9.3 milyon adet

Şunu net söyleyebilirim: 2. el otomobil + hafif ticari araç satış adetleri yükselmiş olsa da kârlılık ciddi biçimde erozyona uğradı. Özellikle tüzel kişiler, kredilerini ödeyebilmek veya yüksek finansman riskinden kurtulmak için agresif fiyatlarla satış yaptılar. Bu da 2. el pazarındaki kârlılığı en dip seviyelere çekti. Çoğu küçük esnaf galerici dükkân kapattı, büyük şirketler ise personel ve şube sayısında tasarrufa gitti.

Bu nedenle 2026’da bu seyrin mutlaka dengelenmesi gerekiyor; aksi takdirde, çok geniş bir sektörde daha büyük finansal kayıplar ve ciddi bir istihdam krizi riskiyle karşı karşıya kalabiliriz. Bugün açısından bakıldığında ise, reel anlamda fiyatların bir miktar geri geldiği, pazarlık gücünün alıcı lehine arttığı bir dönemden geçiyoruz. Dolayısıyla finansman bulabilen ve orta–uzun vadeli düşünen tüketici için, seçici olmak kaydıyla, ikinci el tarafında görece rasyonel bir alım zamanı olduğunu söylemek mümkün.

Yıl sonu sıfır otomobil satışları, her zaman hareketlidir; filo alımları artar, hedef baskısı yükselir. Geçtiğimiz yıllara baktığımızda bu artış eğiliminin sürdüğünü net biçimde görüyoruz. 2023 yılı aralık ayı 158.653 adet, 2024 yılı aralık ayı ise 170.249 adet olarak gerçekleşmişti. 2025’in geride bıraktığımız her ayında, bir önceki yılın aynı ayının üzerinde bir satış hacmi görüyoruz. Bu eğilim bize, yıl sonu için de benzer bir tabloyu işaret ediyor.

Markalar distribütörlerine, distribütörler bayilere ciddi satış baskısı uyguluyor. Bu baskı da yıl sonu cazip finansman kampanyaları, iskonto hareketleri ve zaman zaman da otomobilin matrahıyla oynayarak bir alt ÖTV dilimine kaydırma çabası olarak karşımıza çıkıyor. Son beş yıl verilerine dayalı yaptığım projeksiyona göre, aralık ayında yaklaşık 185.500 adet binek + hafif ticari araç satışı bekliyorum. Bu senaryo gerçekleşirse, yıl sonunda 1,3 milyon adetlik barajın aşılacağını öngörüyorum.

2025 yılı, otomotiv sektörü açısından “rakamlar büyüdü, kârlılık küçüldü” diyebileceğimiz bir yıl oldu. 2024’e göre daha iyi, 2023’e göre ise daha zayıf bir tabloya işaret ediyor. Satış adetlerine baktığımızda büyüme var; ancak bu büyüme, kârlılıklara aynı ölçüde yansımadı, hatta çoğu oyuncu için zararı büyüttü.

Bunun temel nedeni, enflasyon kaynaklı maliyet artışlarının fiyatlara tam olarak yansıtılamaması. Firmalar ayakta kalabilmek için yüksek adetlere oynadılar hem sıfır hem ikinci el otomobillerdeki fiyat artışları, enflasyon ve yükselen finansman maliyetlerinin gerisinde kaldı. Bu da marjları eriten bir dinamik yarattı.

2026 yılının bir “dengelenme yılı” olacağını düşünüyorum; elbette ülkede herhangi bir olağanüstü gelişme yaşanmadığı varsayımıyla. 2025’te iflas eden, konkordatoya giden veya sektörü tamamen terk eden çok sayıda firma oldu. Sektörde kalan oyuncular ise ciddi bir cost-cutting sürecine girerek yapılarını sadeleştirdi, verimliliğe odaklandı.

Basit tabirle, firmalar sıkı bir diyet yaparak daha “fit” hâle gelmeye çalıştı. 2026’nın ilk yarısında bu sıkılaşma ve temkinli seyir devam eder; ikinci yarıda ise piyasa faizlerinde dengeli bir düşüş yaşanması hâlinde pazarın toparlandığını görürüz. Böyle bir senaryoda, 2025’i doğru yönetim anlayışıyla atlatmayı başarmış, risklerini kontrollü şekilde yönetmiş firmalar 2026’nın ikinci yarısında yeniden yükselişe geçecektir.

Fiyat tarafında ise, 2025’te enflasyona göre reel anlamda geride kalan artışların 2026’da kademeli ve daha rasyonel bir zeminde devam edeceği kanaatindeyim. Sıfır araçta üretim ve lojistik maliyetlerinin, ikinci elde ise finansmana erişimin belirleyici olduğu; sert dalgalanmalara nazaran, daha sınırlı ama istikrarlı bir fiyat hareketinin yaşandığı bir yıl görebiliriz.

AŞİN OTOMOBİL GENEL MÜDÜRÜ OKAN ERDEM:

KASIM AYI YÜZDE 9.82 ARTIŞININ ANLAMI VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Kasım 2025’te pazar geçen yıla göre yüzde 9.82 büyüyerek 132 bin 984 adede ulaşmıştır. Bu artış, faizlerin yüksek olduğu bir dönemde dahi talebin dirençli olduğunu, ertelenmiş talep ve filo alımlarının devam ettiğini göstermektedir. Binek araçlardaki yüzde 10.78’lik artış bireysel talebin güçlü kaldığını ortaya koymaktadır. Ancak mevcut ekonomik koşullar bu hızın uzun vadede sürdürülebilir olmadığını, 2026’da büyümenin daha yatay bir seyre kayabileceğini işaret etmektedir.

Son 10 Yıl Kasım Ortalamasına Göre yüzde 50.6 Artışın Mesajı

Kasım ayı satışlarının son on yılın ortalamasına göre yüzde 50.6 yukarıda seyretmesi Türkiye otomotiv pazarında yapısal bir genişleme olduğunu, araç parkının hızla büyüdüğünü ve otomobile erişim maliyetine rağmen talebin tamamen baskılanmadığını göstermektedir. 1–1.2 milyon adetlik pazar artık yeni normaldir.

Renault, Fiat, Toyota Liderliğinin Tüketici Eğilimleri Açısından Yorumu

Renault, Fiat ve Toyota’nın hâkimiyeti, yerli üretim avantajı, güçlü bayi ağı ve servis erişiminin Türk tüketicisinde güven yarattığını göstermektedir. Bu markaların ulaşılan fiyat segmentleri geniş kitlelere hitap ettiği için talep yüksek seyretmektedir. Tercihler hem ekonomik kullanım hem de marka güvenilirliği üzerinden şekillenmektedir.

Marka Dışında İlgi Gören Modeller ve Fiyat/Performans Önerisi

Kasım 2025’in öne çıkan modelleri arasında Nissan Qashqai, VW T-Roc, Toyota C-HR, BYD Seal U ve Tesla Model Y bulunmaktadır. C SUV segmenti yükselişini sürdürmektedir. Fiyat/performans değerlendirmesinde:

- İçten yanmalı/hybrid: Toyota Corolla ve Nissan Qashqai dengeli seçeneklerdir.

- Elektrikli: BYD Seal U fiyat–donanım–menzil dengesiyle öne çıkmaktadır.

- Yerli elektrikli: Togg T10X yerel ekosistem ve yazılım avantajı sağlamaktadır.

Tesla, BYD ve Togg’un İlk 10’a Girmesi: EV Pazarının Mesajı

Tam elektrikli modellerin ilk 10 listesine girmesi EV’nin Türkiye’de artık niş olmaktan çıktığını göstermektedir. 2025 Ocak–Kasım döneminde elektrikli araç satışlarının ikiye katlanması, pazar payının hızla arttığını ve 2026’da yüzde 20’nin üzerine çıkabileceğini işaret etmektedir.

Sıfır Satış Rekorları ve İkinci El Pazarındaki Etkileri

Sıfır pazardaki agresif kampanyalar ikinci el fiyatlarını baskılamakta; özellikle 0–3 yaş araçlarda reel gerileme yaşanmaktadır. Popüler C SUV’lar hızlı dönerken, üst segment ve niş araçlarda satış süresi uzamaktadır. Şu an nakit alıcı için ikinci el tarafı pazarlık avantajı barındırmaktadır.

Aralık 2025 Beklentisi

Aralık ayı geleneksel olarak güçlü geçer. 100–130 bin adetlik bir satış ve yıllık toplamda 1.27-1.30 milyon aralığı mümkündür. Yeni bir aylık rekor olasılığı yüksektir.

2026 Öngörüleri: Sıfır ve İkinci El Fiyatları

Sıfır araçta fiyat artış hızı yavaşlayabilir; rekabet ve EV modellerin çoğalması özellikle C SUV segmentinde fiyat baskısı oluşturabilir. Olası ÖTV düzenlemeleri kritik olacaktır. İkinci elde ise 2026’da model bazlı ayrışma belirginleşecek, elektrikli araçların ikinci el piyasası ilk kez anlamlı hale gelecektir. Popüler modeller, premium niş modeller değerini koruyacaktır. Bakımsız ve mekanik, kozmetik kusurlu araçlarda ise değer kaybı gözlemlenebilir.