Sigorta, birey ile sigorta şirketi arasında oluşturulan ve zarar riskini sigorta şirketine devreden bir sözleşmedir. Günümüzde modern sigorta şirketleri tarafından sağlanan bu hizmet, tüzel ve gerçek kişilerin değerlerini kaybetme riskine karşı kalkan görevi görmekle birlikte, yaşamın her alanını kapsayabilecek şekilde gelişmiş ve gelişmeye devam etmektedir.

Peki ya modern hayatın vazgeçilmezi olan “sigorta” ne zaman ve nasıl başladı?

Acente toplantısı nasıl yapılır? Acente toplantısı nasıl yapılır?

Ünlü kanun atayıcı olarak kabul edilen Kral Hammurabi'nin yönetimindeki Babil İmparatorluğu, tarihte sigorta modelini bulan ve geliştiren ilk uygarlık olmuştur. Başlangıçta yardımlaşma ve nezaket eylemi olarak ortaya çıkan sigortacılıkta, bireysel kaygıların artması sonucu poliçe yöntemi geliştirildi. Bu poliçeye göre kervan üyesi, haydutlar tarafından bir şekilde zarara uğratılması halinde, bu zarar tüm kervan üyeleri arasında paylaştırılacaktı. Zaman içerisinde ise bir fon kurulması ile “sigorta” kavramı oluşmuş oldu.
M.Ö. 18. yüz yılda başlayan sigorta geleneği, o kadar gelişti ki günümüzde sigortasız bir hayatı hayal etmek mümkün olmaktan çıktı. İnsanlar sahip olma ve korunma arzusunu en yoğun yaşadığı günümüzde “uzaylılar tarafından kaçırılma”, “zombi istilası” gibi ütopik durumlara karşı bile sigorta poliçeleri bulmak mümkün hale geldi. Tabii ki bu tarz ütopik durumlar için sigorta poliçesine sahip olmanızı tavsiye edemeyiz fakat günümüz şartları göz önüne aldığınızda, sigorta yaptırmadığınız her bir şey için gelecekte pişmanlık yaşayabileceğiniz gerçeğini atlamamalısınız.

Ben, sigorta kavramını, satrançta ki öncü hamleye benzetiyorum, rakibin hamleyi düşünüp düşünmediğini önemsemeden olası bir pozisyonda karşılaşabileceğin tehlikelere karşı önlem alırsın ve buna öncü hamle denir. Çünkü öncü hamleler, savunma ya da pozisyonu en az zararla geçiştirme istemi ile yapılır. 

Sigorta da hayatımızdaki öncü hamlelerden bir tanesi, değil mi? 

 Fakat Türk toplumu olarak, ne yazık ki, henüz bu bilince sahip değiliz! Genellikle başımıza geldikten sonra bazı farkındalıklara sahip oluyor, sonradan ah vah eşliğinde önlem almaya çalışıyoruz. Söz yazarı Ali Çınar'ın da bir şiirinde “Hep sonradan gelir aklım başıma” dediği gibi, bizlerin de aklı başına, maddi ya da manevi kayıba uğradıktan sonra geliyor.

Dört bin yıllık kültürü görmezden gelmeyin. "Korku İmparatorluğu" masallarına aldanıp, öncü hamlenizi yapmakta tereddüt etmeyin. 

Editör: Hasan Burak Karadeniz