Tanıdığım, bildiğim ve görüştüğüm acente arkadaşlar var. Acenteleri temsil eden sivil toplum kuruluşları (STK) ile yakın temas halindeyim.
Öncelikle baştan ve peşinen söyleyeyim, hiçbirinin dijital gibi bir korkusu yok. Her bir acente, ayrı ayrı dijitalle gayet haşır-neşir.
Peki nedir bu “Acente dijitalden korkuyor-çekiniyor” algısı?
Maalesef, sektörde “İyi ama efendim, acentelerimiz de dijitalden korkuyorlar” şeklinde bir algı var. Ve bu durum son zamanlarda iyice arttı.
Bakın size bir şey söyleyeyim: Ülkemizin en ücra köşesinde faaliyet yapan acente bile dijitali harıl-harıl kullanıyor!
“Gidip gördün mü, nereden biliyorsun?” diye sorabilirsiniz.
Gidip görmemize gerek yok ki! Her şey ayan beyan ortada. Her acentenin cebinde akıllı telefon yok mu? Var. O zaman konu kapanmıştır. Dijitali en az kullanan acente bile sigortalısına WhatsApp üzerinden mesaj atmıştır.
İşte alın size dijital satış!
Acenteler dijital satıştan değil, sözleşme ile bağlı oldukları şirketlerin kendilerini yok sayıp dijitalden direk satış yapmalarından dert yanıyor. Acenteler bir de şirketlerin, dijital satış platformlarına daha uygun fiyat vermelerinden sıkıntılı. Acenteler için bir diğer dert de “çoklu şube” adı altında, ekran dağıtımı. Bu yöntemle sigorta ile uzaktan yakından ilgisi olamayanlar, poliçe düzenler olmuş!
Düşünsenize acentelik alabilmek için hatırı sayılır sermaye koymuşsunuz. Üstelik, personel, mekân ve donanım gibi bir sürü kalemde eşek yükü para harcamışsınız. Yan komşunuz Mehmet amca, gelip sizden aracı için kasko teklifi istiyor. Kendinizden emin olarak teklif veriyorsunuz. Sonra bir bakıyorsunuz Mehmet amca, aracının kaskosunu dijital satış platformu üzerinden veya şirketin sitesi üzerinden yaptırmış. Belki de iki dükkân ötedeki kuruyemişçiden!.. Banka şubesinden de olabilir. Poliçenin üzerinde ise sizin acentesi olduğunuz şirketin logosu var!
Mizansen gibi yazdığıma bakmayın. Böyle yaşanmış çok örnek var.
Tam bu noktada aklınıza şöyle bir soru gelebilir. Bence de gelmeli. “Bu tip satışlar, sigortacılık mevzuatlarını belirleyen 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’na aykırı mı?”
Bu sorunun cevabını şahsen ben vermem. Dikkat buyurun ‘Veremem” demiyorum. Sorunun muhatabı olan yetkililer var.
MASKELİ BALO!
Acentelere yönelik bir STK başkanı olan arkadaşa “Dijital satıştan korkuyor musun?” diye sordum. Aynen şunları söyledi: “Dijitalleşme, yeni bir dağıtım kanalı icadı değildir. Dijitalleşme, en ucuzu bulup satan sektörün ‘ŞOK Market’ görüntüsündedir. Şirketler, ürünlerin fiyat odaklı değil, hizmet-güven-itibar-liyakat-sürdürülebilirlik kavramlarına dem vurarak satılmasını istiyor. Ancak dijital satışa gelince, bir yapıya avantaj sağlayıp, daha yüksek komisyon, daha düşük fiyatlandırma yapmaktalar. Aynı şirket, farklı iki dağıtım kanalında aynı ürüne iki farklı fiyat uygulamasını ‘dijital’ adı altında yapabilmektedir. Acenteler tam olarak bu adil olmayan yapılara karşıdır. Acenteler dijitalleşmeye karşı değildir. Ancak dijitalleşme maskesi altındaki ‘Maskeli Balodan’ çok rahatsızdır.”
Üstad, kısaca “Acenteler, rekabet kurallarına aykırı olan dijital satıştan dertliler” diyor.
“İsmimi yazabilirsin” demesine rağmen, yazmıyorum. Onun ismini yazarsam, etik olarak diğer STK başkanlarının da görüşlerini almam gerekiyor. Şimdilik konuyu hızlı bir şekilde gündeme getirelim. Sonrasında etraflıca ve derinlemesine zaten konuşacağız.
Açık ve net bir şekilde şunu belirteyim. Dijitalleşmeden kimse kaçamaz. Öyle ya da böyle dijital satış olacak. Nokta.
Yeter ki acentelerin arkasından dolaşılmasın.
Şimdi gelelim zurnanın zırt dediği noktaya. Sigortalı, poliçesini yaptırırken, dijitalmiş, acenteymiş, bankaymış diye bakmaz. Günümüzün ekonomik koşulları ortada. Sigortalı, poliçesini aynı teminatlarla en ucuz fiyatı verene yaptırır. Niye daha pahalıya poliçe yaptırsın ki?
Bence esas olan, sigortalıya en uygun poliçeyi en uygun fiyata sunmaktır. Gerisi sigortalıyı ilgilendirmez. Tabii aldığı poliçenin, satanlar tarafından ürün takibi sağlandığı sürece!
Son nokta.