Biliyor musunuz, eleştirmek kadar kolay bir şey yok. İster bilgili olun ister olmayın, her konuda her daim eleştiri yapabilirsiniz.
Mesleğimin ilk yıllarında usta gazetecilerden “Gazetecilik eleştiri mesleğidir” diye hep duymuşumdur. Ve bu fikre hep karşı çıktım.
Gazetecilik eleştiri mesleği falan değildir. Veya olmamalı. Gazetecilik yani şimdiki medya, okuyucusuna bilgiyi doğru-tarafsız aktarmalı ve yorumu da ona bırakmalı.
13. Sigorta Haftası geride kaldı… Geride kaldı ama eleştirileri devam ediyor. En büyük eleştiri de sigorta haftasında vatandaşa inilmediği yönünde. Bu konuda eleştiri getirenler, “Sigorta haftasının vatandaşta sigorta bilinci oluşturmak için düzenlenmeye başlandığını” söyleyerek, zaman içinde vatandaştan uzaklaşıldığına vurgu yapıyorlar.
Haklı olabilirler.
13. Sigorta Haftası’nda düzenlenen tüm etkinlikleri takip ettik. 30 Eylül-6 Ekim tarihleri arasındaki etkinliklerden halka en yakın olanı 1 Ekim’de düzenlenen “Geleceğin Sigortası Çocuklar” çalışmasıydı. Diğer tüm etkinlikler sektöre yönelikti.
Makalemizin başlığını “Sigorta haftası vatandaşa yönelik olsa, sigorta bilinirliği artar mıydı?” şeklinde de değiştirebiliriz.
İşin özüne bakarsanız, sigorta bilinirliğini ve dolayısıyla penetrasyonu artırmanın yolu sigorta haftasından geçmiyor. Ondan önce yapılması gerekenler var.
Din İşleri Yüksek Kurulu’nun fetva hattını bilirsiniz. Orada “Bireysel emeklilik sistemi caiz midir?” diye bir soru var. Kurul’un cevabının son iki satırı aynen şöyle:
“Bireysel emeklilik tasarruf ve yatırım sistemi, birikimlerin dinen helal olan alanlarda değerlendirilmesi durumunda caiz aksi hâlde caiz değildir.”
Emeklilik Gözetim Merkezi rakamlarına göre Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ile Otomatik Katılım Sistemi (OKS) katılımcıların fon tutarı ve devlet katkısı fon tutarının toplam büyüklüğü yılın ilk yarısında yüzde 36.2 artarak 1 trilyon 30 milyar 502.2 milyon liraya yükseldi.
Şimdi net bir soru: Din İşleri Yüksek Kurulu’nun yukarıdaki gibi bir fetvası olmasa, BES ve OKS kaç liraya ulaşırdı?
Esas yapılması gereken, vatandaşın kafasındaki “Sigorta haram mı helal mi?” sorusuna cevap vermek.
Vatandaşa, Kahramanmaraş depremlerinde meydana gelen 100 milyar dolarlık zararın sadece 5 milyar dolarının sigortalı olduğunu ve geri kalan 95 milyar doların kendi cebinden çıktığını iyi anlatmak gerekiyor.
Velhasıl, vatandaşa “önce tedbir sonra tevekkül” düsturunu iyi anlatmak gerekiyor.
Yeter mi? Yetmez… Sigortanın ilk okul müfredatına girmesi gerekiyor.
Her konuda olduğu gibi sigortacılıkta da eğitim şart.