On binlerce canımızı kaybettik. Acımız çok büyük. Başımıza gelen bu felaketin maddi zararını gidermenin çok daha basit bir yolu vardı: Sigorta!

Önce birkaç veri paylaşımında bulunalım. Sigorta sektörünün küresel, yani dünya çapındaki değeri 7 trilyon dolar civarında. Türkiye’de ise Türkiye Sigorta Birliği’nin açıkladığı 2022 Kasım sonu prim üretim verilerine göre toplam prim üretimi 195 milyar 316 milyon lira olarak gerçekleşti.

Şimdi gelelim konumuza… Yüzyılın afeti diye adlandırılan Kahramanmaraş merkezli 10 ili etkileyen art arda gerçekleşen iki deprem felaketi canımızı çok acıttı. Deprem bekliyorduk ama hiç böylesini değil. Bu yazıyı yazmaya başladığımızda vefat sayısı 29 bin 605 yaralı sayısı ise 80 bin 278 olarak açıklanmıştı. Acımız çok büyük, yaramız çok derin.

Deprem şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Peki, depremden sağ olarak kurtulan vatandaşlarımız hayatlarını nasıl idame ettirecek? Kimisinin yıllarca biriktirerek içine girdiği dairesi yıkılmış, kimisinin de işyeri yok olmuş. Ellerinde avuçlarında ne varsa deprem altında kalmış.

Millet olarak bu yarayı öyle ya da böyle saracağız. Bundan kuşkumuz yok. Çünkü biz gerçekten çok büyük bir milletiz.

Fakat bu felaketin maddi zararını gidermenin çok daha basit bir yolu vardı: Sigorta!

Konuştuğumuz sigortacılar, deprem bölgesinde zarar gören arabalardan iş makinelerine, konutlardan kamu binalarına, atölyelerden fabrikalara, tarım arazilerinden turistik tesislere kadar her değeri sigortalamanın mümkün olduğunu söylediler.

Kahramanmaraş, Malatya, Gaziantep, Hatay, Adana, Kilis, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa ve Osmaniye’de iğneden ipliğe her şey sigorta ile koruma altına alınabilirdi.    

Ve bu sigortalanma gerçekleşseydi, depremde kaybedilen her maddi değer yerine konulabilirdi.

Depremde yıkılan her sigortalanmış dairenin sahibi, yakınlarını kaybetmenin acısını yaşarken başını sokacak bir ev sıkıntısı çekmeyecekti.   

Depremde yıkılan her sigortalanmış işyerinin sahibi, yakınlarını kaybetmenin acısını yaşarken bundan sonra geçimini nasıl sürdüreceğinin sıkıntısını çekmeyecekti. Bu işyeri ister bir berber dükkanı olsun ister yüzlerce kişinin çalıştığı bir fabrika olsun. Sigortası bulunan her işyeri, sigorta şirketi tarafından karşılanacaktı.

Şimdi aklınıza “Meydana gelen devasa zararın tamamını sigorta şirketleri nasıl karşılar?” gibi bir soru gelebilir.

Oradaki mekanizma şöyle işliyor. Sigortalı, elindeki değeri sigortalatıp riski sigorta şirketine aktarır. Şirket de sigortaladığı her riski bünyesinde tutmaz. O da dünya çapındaki reasürans şirketine aktarır. Reasürans şirketleri bir nevi sigorta şirketlerini sigortalar. Yazımızın başında verdiğimiz bir rakam vardı: 7 trilyon dolar.

Sigortalı her değerin zararı işte o 7 trilyon dolardan karşılanıyor.   

Konunun uzmanları, depremin Türkiye ekonomisine milyarlarca TL yeniden inşa maliyeti yükü getireceği ve büyümede bu yıl için 1-2 puan gerilemeye sebep olacağını söylüyor.

Oysa, meydana gelen tüm maddi zarar sigorta şirketlerince karşılandığında devlet hazinesinden bir kuruş bile çıkmayacaktı.

Sigortanın kaybedilen değeri yerine koymaktan başka faydaları da var. Yıkılan binalarla ilgili denetim firmalarının yanlışları veya eksikleri gündemde. İşte o binalar, inşa aşamasından itibaren sigortalı olsalardı sigorta şirketi önce bilimsel verilere göre hazırlanmış bir zemin etüdü isteyecekti. Böylece fay hattında bina yapılamayacaktı. Ayrıca, inşaatın her safhası kontrol altına olacak, denetim firmaları ve müteahhitlerin inşaata aykırı davranışlarına izin verilmeyecekti.

Bu çok basit bir örnek bile ölümleri önlemeye yetebilirdi.

Şöyle de bir gerçek var. Sigorta, zamanında yaptırılırsa işe yarar. Geçmişe dönük sigorta yaptırmak mümkün değil.